HİLİM
Hilim kelimesi, “akıl ve kültürle kazanılan, insan ilişkilerinde
sabırlı, hoş görülü, bağışlayıcı, uzlaşmacı ve medeni davranışlar
sergilemeyi sağlayan ahlâki erdem “ şeklinde tanımlanabilir.
Bazı kaynaklarda hilim kavramı sefeh ve cehl
kavramlarının zıddı olarak gösterilmektedir. Bu iki kelime zulüm,
serkeşlik, saldırganlık, barbarlık gibi cahiliye dönemindeki hakim
ahlaki zihniyetin karakteristik yapısını oluşturan duygu ve
davranışları ifade etmektedir. Nitekim meşhur cahiliye şairi Amr b.
Külsüm’ ün muallakasında geçen, “Hele biri kalkıp da bize karşı
cahillik etmeye görsün, o zaman biz cahillikte bütün cahillerden
baskın çıkarız” anlamındaki beyit, cahiliye kelimesinin o kültürdeki
anlamına işaret eden en çarpıcı örneklerdendir. Aslında Kur’an’ın
müşriklere yönelttiği yoğun eleştirilerin temelinde de onlardaki bu
cahillik (barbarlık) ahlakı vardır. Çünkü onlar aslında akılları
yatmadığı için inkar etmiyorlardı. Fakat gurur, kibir, inat,
saldırganlık ve düşmanlık gibi hoyrat duyguları ve kötü alışkanlıkları
yüzünden İslam’ın getirdiği adalet, eşitlik, kardeşlik, merhamet,
sabır, tahammül, uzlaşma , kaynaşma barış gibi ilkeleri içlerine
sindiremedikleri için inkarcılıkta direniyorlardı. İşte Kur’an’daki
“hamiyyete”l-cahiliyye” (cahiliye küstahlığı) (Fetih
sûresi, 48/ 26.
) onların barbarlık ve uzlaşmazlık karakterini ifade eder.
Kur”an-ı Kerim”de
hilim kelimesi bir ayette coğul (ahlam) olarak gecmekte, burada
“onlara bunu hilimleri (ahlam) mi emrediyor, yoksa onlar azgın bir
topluluk mudur?” (Tûr
sûresi, 52/32.
) denilmektedir.
Bütün tefsirlerde bu ayetteki ahlat akıl kelimesi ile acıklanır. Bunun
dışında, “hilim sahibi” anlamında “halim” Allah”ın isimlerinden (esmai-hüsna)
biri olarak mağfiret (bağışlama), hilim gibi kavramlara birlikte on
bir ayette tekrar edilmiştir. Tefsir ve kelam kitaplarında esma-i
hüsna’dan biri olarak halimin, “çok sabırlı, günahkarları
cezalandırmakta acele etmeyen” veya “kullarının isyanından
etkilenmeyen, günahkarlara gazap etmesi kendisini telaşa sevk
etmeyen, her işi olması gerektiği ölçüde yapan” anlamına geldiği
belirtilir. İbn Hibban el-büsti ravzatü”l-ukala” ve nezhetü”l-fuzala
adlı ahlak kitabında bu ayetlere dayanarak hilmin akıldan daha üstün
bir erdem olduğunu, çünkü yüce Allah”ın Kur’an’da kendisini akılla
değil hilimle nitelediğini ifade eder. Bu görüşü Gazzali de tekrar
etmiştir. Ayrıca, yine halim iki ayette (Tevbe
sûresi, 9/14; Hûd sûresi, 11/75.)
Hz. İbrahim”in, bir ayette (Saffat
suresi, 37/101.)
Hz. İshak”ın niteliği olarak yer almaktadır.
Hz. Peygamber, hemen bütün hadis mecmualarında ve edebi-ahlâki
mahiyetteki antolojik eserlerde yer verilen bir hadisinde bir sahâbiyi
överken “Sende Allah”ın sevdiği iki haslet vardır. Bunlardan biri
hilim, diğeri de teennidir.” buyurmuştur. İbnü’l Esir’e göre bu
hadisteki ilim “akıl”, teenni de “kararlılık, ağır başlılık“ anlamına
gelir. Ebu Davud’un Sünen’inde Kitabu’l Edeb’in ilk babı “Hilim ve
Peygamberin Ahlâkı” başlığını taşır. Bu başlık Resûlullah’ın ahlâkının
temelini hilim faziletinin oluşturduğunu ima eder. Burada
Resûlullah’ın hoşgörüsünü, affediciliğini ve sabrını anlatan hadisler
yer alır.
Ayrıca
bütün hadis mecmualarında, hadis bilginlerince hilmin kapsamında
gösterilen akıl, basiret, kararlılık, öfkeye hakim olma, affetme,
hoşgörü, sabır, vakar, rıfk gibi ahlaki erdemlere dair pek çok hadis
bulunmaktadır. Özellikle Ignaz Goldziher’den itibaren müsteşrikler
İslâm ahlâkının, dolayısıyla İslâm insanının karakterini belirleyen
temel erdemin hilm olduğu kanaatine varmışlardır. Zira cahiliye
döneminde çok az sayıda insan bu faziletin kıymetini takdir ederken
İslam dini bunu, ahlâki ve sosyal alanda bütün müslümanlara yaymayı
amaçlamıştır.
Bütün
kaynaklarda hilim, biri zihnî, diğer ahlâki olmak üzere iki anlamda
geçmektedir. Zihnî anlamda hilim akıl demektir. Bu manadaki hilim
ahmaklık, sefahat ve cahilliğin zıddı olarak gösterilir. İşte “Onlara
bunu akılları mı emrediyor?” mealindeki ayet dolaylı olarak
Müslümanlara aklın irşadına uymayı, akıllı davranmayı; ahmak, beyinsiz
ve cahil kalmaktan uzak durmayı gerekli kılmaktır. Bu ayetin
devamındaki “Yoksa onlar tuğyan etmiş bir kavim midir?” ifadesinden
anlaşıldığına göre hilimde, “tuğyan”ın (isyankârlık) zıddı olan bir
anlam da vardır. Buna göre akıllı insan tuğyan etmez, yani azgınlık
yapmaz, haddi aşmaz, öfkeye kapılıp kendinden geçmez.
Hilmin ahlâkî ve amelî gelişmişliği ifade eden manasını
en iyi ortaya koyan İbn Sinâ, İlmü’l-ahlâk adlı risâlesinde bu
manadaki hilmin altındaki faziletleri sıralar:Öfkeyi yenme, kerem
(cömertlik, onurlu davranış ), hoşgörü, af, gönül zenginliği,
dayanıklılık, kararlılık, kin gütmemek. Muhtelif kaynaklarda bunlara
sabır, sekinet, vakar; ihtiraslara ve diğer bencil duygulara hakimiyet
gibi daha bir çok fazilet eklenmektedir. En önde gelen müslüman ahlâk
bilginlerinden olan imam Mâverdi’ye göre hilim “huyların en
yücelerinden” dir. (
Edebü’d-dünyâ ve’d-din, Mâverdi, s.245.)
İslâmi
literatürde hilmin kapsamı içinde gösterilen faziletler hakkında pek
çok âyet ve hadis vardır. Gâzzali, genellikle islam ahlâkı sahasında
yazılmış eserlerin en önemlisi olarak kabul edilen İhyâü ulumi’d-di’nin’de
(III, 177), bir ayette geçen “Rabbaniler olunuz”(Âl-i
İmrân sûresi, 3/79.)
ifadesini “halim ve bilgili insanlar olunuz” şeklinde yorumlanmıştır.
Hasan- Basrî de bu âyetin devamındaki “Cahiller, onlara sözlü
sataşmada bulunduğunda, ‘Selâm!’ derler” ifadesini “Onlar halîm
insanlardır; kendilerine karşı cahilce ve küstahça davrananlara bu
şekilde cahillik ve küstahlıkla karşılık vermezler” biçiminde
açıklamıştır.
İçlerinde hilim
kelimesi geçmemekle birlikte, anlamları itibariyle hilim erdeminin
İslâm ahlâkındaki yerini ve önemini ifade eden yüzlerce âyete örnek
olarak şunlar zikredilebilir: “Onlar öfkelendikleri zaman bile
affederler.”(
Şûrâ sûresi, 42/37.);
“Her kim sabreder ve bağışlarsa, bilsin ki bu tutum davranışların en
soylusu, en olumlusudur.”(Şûrâ
sûresi, 42/43.);
“Güzel bir söz ve bağışlama, arkasından eziyet gelen sadakadan daha
hayırlıdır.”(Bakara
sûresi, 2/263.)
“(müslümanlar) affetsinler, hoşgörülü olsunlar. Allah’ın sizi
bağışlamasını ister misiniz?”(1Nûr
sûresi, 24/22.);
”af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillikten uzak dur.”(
A’raf sûresi, 7/1, 199.);
“Rabbinizin bağışına, takvâ sahipleri için hazırlanmış olduğu,
genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takvâ sahipleri
ki, bollukta da darlıkta da Allah rızası için mal harcarlar;
öfkelerini yenerler ve insanları affederler. Allah da (böyle) güzel
davranışta bulunanları sever.”(Âl-i
İmran sûresi, 3/133-134.)
“İyilik ve kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir tutumla
karşıla. O zaman göreceksin ki, seninle aranızda düşmanlık bulunan
kimse (bile) candan bir dost olacaktır.”(Fussılet
sûresi, 41/34.)
Bu son ayet, sevginin oluşmasında ve dolayısıyla sosyal
barışın sağlanmasında hilim erdeminin rolünü göstermesi bakımından
özellikle ilgi çekicidir. Zira burada hilim ruhunu yansıtan en saygın
davranışlardan biri olan kötülüğe karşı iyilik, düşmanı bile dost
yapan bir güç olarak değerlendirilmiştir. Ünlü ahlak bilgini İbnü’l-Mukaffa;
hilmin bu gücüne şu sözlerle işaret eder: ”Sakın sana iftira atana
öfke ve intikam duygusuyla karşılık verme! Hilim ve vakar içinde
mâkul karşılık ver. Hiç şüphen olmasın ki üstünlük ve kuvvet daima
yumuşak (halim) olanındır.”
Buraya kadar
ifade edilenlerden anlaşılacağı üzere İslâm ahlâkı hilim sahibi
olmayı; yani sabır, sekinet ve vakar gibi erdemlerle donanmayı;
öfkeye, ihtiraslara ve diğer bencil duygulara hakim olmayı; kendini
bilmez insanların küstahça davranışları karşısında akıllı, soğukkanlı,
ağır başlı hareket etmeyi öngörür. Fakat bu davranışların,
erdemlilikten kaynaklanmasını ister; cahillikten, güçsüzlük ve
onursuzluktan kaynaklanması halinde ise bunu bir zillet ve âcizlik
sayar ve reddeder. Bir rivayette Resulullah’ın “Eğer hasmından daha
güçlü isen , onu bağışlayarak güçlü olmanın şükrünü ödemiş ol”
buyurduğu bildirilir. Burada açıkça bağışlamanın güçlü olunduğu zaman
bir değer ifade ettiği vurgulanmaktadır. Hz. Ömer’e atfedilen bir
sözde de, Allah nezdinde devlet başkanının hilminden, rıfkından ve
yumuşaklığından daha değerli bir hilim bulunmadığı belirtilir. Çünkü
o, güçlü olduğu halde yumuşaktır. Ahlâk ve faziletiyle tanınan Emevi
halifesi Ömer b. Abdül Aziz’in “Hilmin ilimle, affın kudretle
birleşmesi sonucunda ulaşılan faziletten daha üstünü asla yoktur.”
anlamındaki sözü, özellikle Câhiz’in halimi sahif (zayıf, âciz)
kelimesinin karşıtı olarak kullanması da hilmin cahillik ve
güçsüzlükten kaynaklanan bir fazilet olmadığına işaret eder.
Kur’an ahlâkını en iyi kavrayan ve yaşayanlardan biri
olarak tanınan Hasan-ı Basri’ye isnat edilen ve hilmin kapsadığı
başlıca faziletlere vurgu yapan şu sözü Kur’an ve Peygamber ahlâkının
bir özeti saymak mümkündür: “Müslümanın başlıca alâmetleri şunlardır:
Dininde güçlü, kararlı ve yumuşak, imanı sağlam, hem tutumlu; hasta
olduğunda tahammüllü, güçlü ve iyilik sever, arkadaşlık ve dostluğun
sıkıntılarına katlanır, zorlulara sabreder,öfkesine mağlup olmaz,
gurur ve kibire kapılmaz, ihtiraslarına yenilmez, midesi yüzünden
şerefsizlik yapmaz, hırsı yüzünden küçülmez, basit hedeflerle
yetinmez, mazluma yardım eder, zayıfa acır, cimrilik yapmaz, israf
etmez, kendisine kötülük edeni bağışlar, cahili hoş görür, nefsi
sıkıntıda olsa da herkes kendisinden yararlanır.
|