Hz EBU BEKİR
(r.a.)’in SİYASÎ KİŞİLİĞİ
İlk Müslümanlardan olan Hz
Ebu Bekir (r.a.) Hulefa-yi Raşidin’in de birincisi olduğu için kendisine
‘Halife-i Rasûlillah’ yani ‘Rasûlullah’ın Halifesi’ denilmiştir.
Hz Peygamber (s.a.v.)
hicretin 11. yılında namaza çıkamayacak kadar hastalanınca namazı Hz Ebu Bekir
(r.a.)’in kıldırmasını istedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in vefatını öğrenince O’nun
hücre-i saadetine girerek yüzünü açtı, alnını öptü ve mescide geçti. Sahabilere
hitaben meşhur konuşmasını yaptı.
Hz Ebu Bekir (r.a.), İslâm
devletinin başına Halife seçildiği zaman Müslümanlara hitap ettiği ilk genel
hitabesinde konuştuğu bütün cümleler ve siyasetle ilgili şu sözleri ne kadar
önemlidir:
‘Ey İnsanlar! Sizin en hayırlınız
olmadığım halde sizin üzerinize başkan seçilmiş bulunuyorum. İyilik yaparsam
bana yardım edin. Kötülük yapacak olursam beni düzeltin. Doğruluk emanettir.
Yalan ise hıyanettir. İçinizde zayıf olanınız onun hakkını başkasından alıp
kendisine verinceye kadar benim yanımda en güçlünüzdür inşaallah. İçinizde
kuvvetli olanınız başkasının hakkını ondan alıncaya kadar benim yanımda en
zayıfınızdır inşaallah. Bir millet, Allah yolunda cihadı terk edecek olursa
Allah, o toplumu zillete düşürür. Herhangi bir millette fuhşiyat yaygın hale
gelirse Allah onlara umumi felaket verir. Ben Allah ve Rasûlü’ne itaat ettiğim
sürece siz de bana itaat edin. Ben Allah ve Rasûlüne isyan edersem bana itaat
etmeniz gerekmez. Kalkınız namazı kılalım. Allah sizi rahmetine nail kılsın’
Halife olduktan sonra ilk
icraatı, Üsame b. Zeyd’in komutasında sefere hazırlanan orduyu göndermek
olmuştur. Hz Peygamber (s.a.v.)’in vefat etmeden önce Mute savaşında şehid
olanların intikamını almak üzere hazırladığı ve Suriye’ye doğru göndermeyi
kararlaştırdığı ordu, O’nun rahatsızlığı ve vefatı nedeniyle yola çıkamamıştı.
Üsame ordusuna hareket emrini verdikten sonra Üsame (r.a.) atlı ve kendisi yaya
olarak bir müddet yürüdükten sonra askerlere bir hitabede bulundu. Onlara Allah yolunda kâfirlerle savaşmayı, hainlik
etmemeyi, sözünde durmayı, ganimet malına zarar vermemeyi, korkup çekinmemeyi,
fesat çıkarmamayı, emirlere karşı gelmemeyi, çocukları, kadınları ve yaşlı
insanları öldürmemeyi, meyve veren ağaçları kesmemeyi, yemek ihtiyaçları dışında
koyun, sığır ve develeri boğazlamamayı, manastırlara çekilmiş kimselere
dokunmamayı, kendilerine ikram edilen yemekleri Allah’ın ismini anarak yemeyi
tavsiye etti. Düşmanla savaşmayan bu ordu bazı asi kabileleri yola getirerek
Medine’ye döndü.
Yeni Müslüman olmuş bir kısım
kabileler Medine İslâm devleti ile irtibatlarını keserek yalancı peygamberlere
uydular ve zekât vermeyeceklerini bildirdiler. Hz Ebu Bekir (r.a.) namaz ile
zekâtı birbirinden ayrı düşünmenin mümkün olamayacağını, dinin tamamlandığını,
onun bazı esaslarının terk edilmesine izin vermeyeceğini söyleyerek Hz Ömer
(r.a.)’den yardım istedi. Halid b. Velid (r.a.)’i ordunun başına getirerek
isyanların bastırılmasını ve suçluların cezalandırılmasını sağladı.
Hz
Ebu Bekir (r.a.), İslâm dinini tebliğ etme konusunda, Hz peygamber (s.a.v.)’in
başlattığı stratejiyi devam ettirerek Fırat’ın aşağı tarafındaki bölgelere ordu
göndermeye karar verdi. Halid b. Velid komutasındaki orduyu Sasanîlerin üzerine
gönderdi. Basra körfezindeki önemli yerleşim merkezleri fethedildi. Sonra ordu
Suriye tarafına gönderildi.
Yemen
halkına gönderdiği cihadla ilgili mektubunda şöyle diyordu:
‘Rahman
ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Rasûlullah
(s.a.v.)’in halifesinden, Yemen
halkından bu mektubu okuyacak olan Müslümanlara. Kendisinden başka ilah
bulunmayan Allah’a hamd ederim. Allah müminlere cihadı farz kıldı. Onlara gerek
hafif ve gerekse ağır olarak (şartlar nasıl olursa olsun) cihadı emretti ve
şöyle buyurdu: “Allah yolunda mallarınız
ve canlarınızla cihad edin!” Cihad, belirlenmiş
bir farzdır. Allah katında sevabı çoktur. Bu bölgelerdeki Müslümanları cihada
davet ettik. Onlar da derhal toplanıp hazırlandılar. Bu konuda iyi niyetliler.
Hayır yolunda çok mükâfat aldılar. Allah’ın kulları! Onların koştuğuna siz de
koşun. Bu hususta niyetiniz halis olsun. Siz iki güzel şeyden birine
koşuyorsunuz; ya şehitlik,ya da fetih ve ganimet. Allah kulunun amelsiz sözüne
razı olmaz. Kendisine düşman olan kimseleri hak dine girinceye, Kitab’ın
hükmünü ikrar edinceye ve küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar bırakmaz.
Allah dininizi korusun. Kalplerinize hidayet nasip etsin. Sizi sabreden
mücahidlerin sevabıyla mükâfatlandırsın. Allah’ın selâmı size olsun.’
Hilafeti
esnasında Kur’an-ı Kerim’i ‘Mushaf’ haline getirmek suretiyle İslâmiyet’e en
büyük hizmeti yapmıştır.
Hz
Ebu Bekir (r.a.)’in ordu komutanlarına ve valilerine verdiği emirler İslâm’ın
ve Kur’an’ın evrensel esaslarına dayanmaktadır. Bu emirlerin savaş hukuku ve
gayr-i Müslimlerin durumları ile ilgili olanları dikkat çekicidir.
İslâm
tarihinde ‘Halife’ tabiri ilk defa Hz Ebu Bekir (r.a.) hakkında kullanılmıştır.
Rasûlullah (s.a.v.)’ın halefi olması sebebiyle ashab-ı kiram tarafından
kendisine verilen bu unvana itiraz etmemiştir.
Hz
Ebu Bekir (r.a.) ile Hz Ali (r.a.) sahabeler arasında en güzel konuşan iki
hatip olarak tanınır. Hz Ebu Bekir (r.a.)’in çok tesirli konuşmaları fesahat ve
belâgat bakımından olduğu kadar içeriklerinin güzelliği ile de ünlüdür.