ASKERLERE KARŞI DAVRANIŞ

 

Siyasetçi, ülkenin ve milletin bütün kurum, insan ve diğer kaynaklarının yöneticisi ve sorumlusu olduğuna göre, askerlerinin de yöneticisi ve üstü konumunda olduğundan onları da en iyi şekilde yönetmek onun sorumluluğundadır.

 

Askerler, Allah (c.c.)’ın izniyle, halkın kaleleri, yöneticilerin şerefi, dinin izzeti, toplum asayişinin vasıtalarıdır. Halk ancak bunlar sayesinde ayakta durabilir, huzur ve güven içinde yaşayabilir. Bununla beraber askerin düzeni de Allah (c.c.)’ın kendilerine ayırdığı haraç ile sağlanır ki, düşmanlarına karşı onunla cihad edebilirler; işlerini yoluna koyabilmek için ona güvenirler ve bütün ihtiyaçlarını temin etmek üzere arkalarında o bulunur.

 

Erdemli siyasetçi, savaş zamanında başarı göstermesi için barış zamanında askerini hoş tutar, onu incitmemeye ve küstürmemeye çalışır. Barışta hoş tutulmayan bir asker savaşta ölümü göze almaz.

 

Vatan savunmasında ve barışta yaptığı hizmetlerinde yararlılık gösteren subay, astsubay, er ve erbaşlara başarıları oranında rütbelerini artırır ve hediyeler verir. Bunu yaptığı takdirde başarıların sürekli olacağını bilir.

 

Deneyimli insanlar derler ki, ülkenin sınırlarını ve güvenliğini askerlerle, askerleri ise parayla elinde tutabilirsin. Askerin kalbi rahat, karnı tok olursa devletin eli düşmana karşı güçlü olur. Hazineyi askerden esirgersen o da elini silahtan esirger.

 

Eli boş, karnı aç, ihtiyaçları giderilmemiş ve kalbi hüzünlü bir askerden savaş meydanında yahut güvenliğin sağlanmasında yiğitlik beklememelidir.

 

Askerin ihtiyacı üst komutanların diliyle talep edilmeli ve onların diliyle astlarına intikal etmelidir. Bu usûl askerî disiplin ve hiyerarşiye daha da kuvvet verir.

 

Erdemli siyasetçi, toplumun bütün kesimlerinde olduğu gibi, silahlı kuvvetler mensuplarının da milli ve manevî değerlere bağlı, askerliğin kutsal bir meslek, asker ocağının ‘Peygamber Ocağı’ ve şehitlik ve gaziliğin inancımıza göre en yüksek makam olduğu bilincinde olmaları için gereken eğitim ve öğretimlerin verilmesini sağlar.

 

Erdemli siyasetçi, askerlerin yönetime isyan ve darbe yapmak gibi yanlışlara düşmemeleri için gereken idarî, malî ve eğitim tedbirlerini alır ve bunları ordunun değişmez kuralları haline getirir.

 

Erdemli siyasetçi, ülke savunmasında ve güvenliğin sağlanmasında zafiyete düşülmemesi için ordunun en modern silah, araç ve gereçlerle sürekli techiz edilmesini, dünyanın sayılı silahlı kuvvetlerinden biri olarak canlı kalmasını sağlar.

 

                              Başkomutan ve Komutan Seçimi

 

Erdemli siyasetçinin ülke askerlerinin başına seçeceği Başkomutan, Allah (c.c.)’a, Rasûlüne ve İmamına karşı herkesten daha samimi olmalıdır. Kalbi hepsinden temiz olmalı ve aklı başında denge bakımından hepsinden üstün olmalı, kızdığı zaman ağır ve temkinli davranmalı, mazeretleri sükûnetle sonuna kadar dinlemeli; zayıflara acımalı; kuvvetlilerden uzak durmalı; şiddetli kalkıp acizlikle oturan kimselerden olmamalıdır.

 

Ana ve baba, çocuklarının işini nasıl araştırırsa, erdemli siyasetçi de askerlerinin işini öylece gözetlemelidir. Kendilerini kuvvetlendirmek için verdiği şey çok bile olsa onu gözünde asla büyütmemeli, haklarında taahhüt ettiği lütuf az bile olsa gözünde asla küçük görmemelidir. Çünkü bu siyasetçiye karşı samimiyetle davranmalarına ve güzel zan beslemelerine sebep olur.

 

Yöneticiler için memlekette adaletin kurulmasından, toplum düzeninin sağlanmasından ve halkın kendisine sevgi göstermesinden daha büyük bir teselli kaynağı yoktur. Zira yürekler salim olmadıkça muhabbet izhar etmez. Sonra askerin, yöneticinin hakkındaki samimiyeti, ancak âmirlerinden memnun olmalarına ve onların bir an önce başlarından çekilmelerini istememelerine bağlıdır.

 

Siyasetçi komutanlara ümit kapılarını açmalı, övülmeye lâyık olanlarını övmekte, büyük hadiselere maruz kalmış olanlara maceralarını ve kahramanlıklarını saymakta kusur etmemelidir. Zira bunların kahramanlıklarını sık sık anmak, inşallah yiğitleri galeyana, savaş istemeyenleri de gayrete getirir. Bunlardan her birinin fedakârlığını iyice tanımalı; birinin hizmetini başkasının hizmetiyle beraber zikretmemelidir. Kimseye de gösterdiği yiğitliğe uygun düşmeyecek alçak bir pay vermemelidir.

Emekli olanlar da deneyimlerinden ve bilgilerinden yararlanmak üzere değerlendirilmelidir.