HAMİYYET
‘Hamiyyet’ sözlükte, ateş ve güneş gibi sıcak şeylerden ve vücuttaki ısı gücünden çıkan sıcaklık, kızgınlık anlamındadır. Herhangi bir olay karşısında kişinin içinde uyanan kızgınlık ve öfkeye ‘Hamiyyet’ denir.
‘Hamiyyet’, bir ahlâk terimi olarak, namus, vatan, din gibi yüksek değerleri koruma; bunlara saldırılması halinde öfkelenme ve savunma için harekete geçme; kişinin utanç verici bir işi yapmaktan kaçınması ve aralarında kan bağı bulunanlarda mevcut birbirini koruma duygusu, hukuka titizlik, insan onuruna ve hayra düşkünlük demektir.
Kur’an-ı Kerim’de buyrulur: “O zaman inkâr edenler, kalplerine hamiyyeti, o cahiliye hamiyyetini koymuşlardı. Allah da elçisine ve müminlere huzur ve güvenini indirdi; onları takva kelimesine bağladı. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi bilendir.”
Bu ayette, cahiliye döneminde eğitilmemiş, imanla olgunluğa ulaşmamış kaba ve cahil insanların basit dünyevi hesaplar ve nefsanî arzular nedeniyle birden öfkeye kapılıp kızmaları, kaba davranışları açıklanmıştır. Cahiliye kibir ve gururu ile hareket eden müşrikler, Müslümanların Mescid-i Haram’a girmelerine engel olmuşlardı. Hudeybiye’de, onların bu kaba davranışı karşısında, onlara karşılık vermemek, müminlere ağır gelmişti. Fakat Allah (c.c.), elçisinin ve müminlerin üzerine ‘sekine’ indirerek onları takva sözüne bağladı, gönüllerine sabır verdi, ihtiyatlı olmaya yöneltti. Olanları serinkanlılıkla karşıladılar, günahsız insanların kanına girmekten korundular. Zaten onlar, aşırı hareketlerden korunmaya layık, tevhide bağlı ve ehil insanlardır.
Ayette kötülenen, ‘cahiliye hamiyyeti’dir. Hamiyyet kelimesi, cahil kelimesi ile birlikte bilinçsiz, haksız öfke, gurur ve kabalık anlamını ifade eder. Çünkü cahil kelimesi de, düşünmeden kaprislerine göre hareket eden, hemen öfkeye kapılan demektir. Cahiliye hamiyyeti, bencil insanın kaprisi yüzünden öfkelenmesi, kibir ve gurura kapılmasıdır. Kur’an bu tür cahiliye hamiyyetini kınar.
Hamiyet, kutsal değerleri korumaya karşı gösterilen titizliği ifade eder ki bu, erdemli ve yüksek bir meziyettir. Batıla saplanmak, kaba cahillerin yapacağı bir iştir. Aydın insan, namusuna, manevi değerlerine ve onuruna düşkün, kişilikli, hamiyyetli insandır.
İnsanların peşinde koştukları ve bir ömür boyu uğrunda çalıştıkları değerleri ve amaçları vardır. Ancak bu çalışmaların en güzeli, Allah Teâlâ’nın dini İslâm için olanıdır. Allah (c.c.) adını yüceltmek dünya ve ahirette izzet ve saadet vesilesidir. Dünyada acilen görülmese de ayet ve hadis-i şeriflerde var olan binlerce vaadlere itimat ve iman ediyoruz ki, Ahiret’te mutlaka görülecektir; çünkü “Akıbet muttakilerindir.” Dünyada, uğruna canların verilebileceği en yüce gerçek de dindir, dini değerlerdir.
İşte bütün bu özellikleriyle ‘Hamiyyet’ İslâm Birliğinin temel esaslarındandır. İslâm Birliğini gerçekleştirecek olan İslâm ülkelerinin liderleri, yöneticileri ve komutanları karşılaşacakları zorluklar, düşmanlıklar ve ihanetlere hamiyet ahlâkı ile hazırlıklı olmalı ve bunlara karşı planlı, programlı ve tedbirli olarak karşı koyma ve bertaraf etme cesaretine de sahip olmalıdır. Bu hamiyet kendisinde bulunmayan liderler, komutanlar ve yöneticiler değiştirilmeli ve bu ‘Hamiyyet-i İslâmiye’ sahibi kişiler görev başına getirilmelidir.
Kur’an Ansiklopedisi, S. Ateş.