TARIK BİN ZİYAD
Tarık bin Ziyad, Endülüs’ü (Güney İspanya) fetheden büyük İslâm kumandanıdır. Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir. Sülâlesi hakkında da çeşitli rivayetler olup, Arap, Berberî ve İran’lı olduğu yazılıdır. Kuzey Afrika ve Endülüs (İspanya) fetihlerine katılan bir önder mücahid idi.
Emevî Halîfesi Velîd bin Abdülmelik zamanında, Kuzey Afrika’nın batı sahillerini fethetmek, Berberîleri itaat altına almak için görevlendirilen Musa b. Nusayr’ın kumandasına girdi. İspanya ve Avrupa’nın fethi için ileride yapılacak sefer hazırlıklarına keşif gayesiyle M. 710 yılı yazında Güney İspanya/Endülüs sahiline çıktı. Keşif tamamlanıp dönünce, kendisi Endülüs’ün fethiyle görevlendirildi.
Tarık bin Ziyad, Musa bin Nusayr’dan aldığı yedi bin askerle Kuzey Afrika sahilinden Sebte Boğazını geçip İberik yarımadasına çıkarma yaptı. Sahildeki dağa topladığı askerlerine geri dönme ümidi bırakmamak için, karşıya geçtiği gemileri yaktırdı. Boğaza ve bu dağa adı verilip, Cebel-i Tarık denildi. Hemen fetih harekâtını başlattı. Carteryi ve Algezirası fethetti.
Tarık bin Ziyad’ın fetihleri, Got Kralı Rodrichi telaşlandırdı. Rodrich, 90.000 kişilik bir ordu topladı. Tarık bin Ziyad, Musa bin Nusayr’dan yardım istedi. Beş bin kişilik yardım gönderildi. Müslümanlarla Gotlar Janda bataklığı kıyılarında Vâdiî-Lekke/Rio Barbatede harp ettiler. Tarık bin Ziyad, sayıca çok üstün Hıristiyan ordusunu mağlup edip, Got Kralı Rodrichi bizzat öldürdü. Büyük zafer üzerine Gotların merkezi Tuleytula/Toledo dâhil pek çok yer fethedildi. Bölgede Gotların hâkimiyetine son verildi. Got Devleti yıkıldı.
M. 712 yılından itibaren Musa bin Nusayr’la beraber olup, fetihlerde bulundular. Kuzey İspanyanın fethine girişip, Zaragoza, Aragon ve Leon şehirleri fethedildi. İspanya ve Portekiz’in her tarafı ve Fransa’nın güney tarafları Müslümanların hâkimiyetine geçti.
M. 714 yılında Halife Velid bin Abdülmelik tarafından Şam’a davet edilen Tarık bin Ziyad, bu tarihten ölümüne kadar Suriye’de kaldı. 720 senesinde Şam’da vefat etti.
Tarık bin Ziyad, en büyük İslâm kumandanlarındandır. Son derece âdil ve metindi. İspanya’da İslâm adalet ve merhametinin güzel bir örneğini gösterdi. Bu yolla fetihlerini kolaylaştırdı. İspanya’ya geçtikten sonra askerlerinin geri dönüş ümitlerini yok etmek için, bütün gemilerini yaktırması gözü pekliğini ve kararlılığını gösterdiğinden bu icraatı bütün tarih kitaplarında hâlâ anlatılır. Hatip olup, hitabeti çok kuvvetliydi. Çok az sayıdaki askerlerini heyecana getiren nutukla Kral Rodrichi mağlup etti. Bu savaştan önce, Allah Teâlâ’ya hamd ve senâ ettikten sonra Müslümanları cihada teşvik eden tarihî konuşması çok anlamlı ve ibret vericidir:
‘Ey insanlar! Kaçacak yer yok! Arkanız deniz, önünüz düşman. Allah’a yemin ederim ki, sizin için sadece doğruluk ve sabır kapısı açıktır. Şunu kesin olarak biliniz ki, bu yarımadada cimrilerin sofrasındaki yetimlerden daha yoksulsunuz! Düşmanınız ordu ve silahlarıyla karşınıza çıkacak, onların erzakı çoktur. Sizin ise kılıçlarınızdan başka yardımcınız yoktur. Düşmandan alacağınız erzaktan başka erzakınız da yoktur. İhtiyaç günleriniz uzar ve vazifenizi gerektiği gibi başaramazsanız, kendinize kıymış olursunuz. Karşı tarafın kalplerine sizden korkmak yerine cesaret vermiş olursunuz. Bu zorbalığa karşı savaşarak vazifenizi yapmakla, istenmeyen böyle kötü bir sonucu içinizden atınız. Bu hissi size Rodrich’in kalelerle çevrilmiş şehri verdi. Kendiniz için ölümü kolay görürseniz, bu hususta fırsattan faydalanılabilir.
İçinde olmadığım bir tehlikeye sizi atmıyorum, bizzat kendim başlamadan, insanların canlarının en ucuz mal gibi gittiği savaşa sizi sevk etmiyorum. Biliniz ki, bu zorluğa bir parça katlanırsanız, uzun süre devam eden tatlı meyvelerini yersiniz. Kendinizi düşünerek benden yüz çevirmeyiniz. Bu işte şansınız benimkinden çoktur. Bu adanın bol nimetleri size ulaştı. Müminlerin emiri Velîd bin Abdülmelik, Arap yiğitlerinden sizi seçti. Süvarî ve yiğitlerle gönüllü olarak savaşa katılmanıza güvenerek, bu adanın hâkimlerinin eniştesi ve damadı olmanızı hoş gördü. Bu adada Allah kelimesinin yüceltilmesi ve dinin açıkça yayılmasına yardımınızın sevabı, Emîr-ül müminîn’in olsun! Alınan ganimetler ne benimdir, ne de sizin dışınızdaki müminlerin. Sadece sizindir. Allah Teâlâ bu savaşta göstereceğiniz kahramanlığı, dünya ve ahirette iyilikle anılmanız için irade etti.
Biliniz ki, sizi davet ettiğim şeye ilk icabet eden benim. İki ordu karşılaştığında, azgın Rodrich üzerine, tek başıma ben saldıracağım ve inşallah O’nu ben öldüreceğim. Benimle birlikte hücum ediniz. Rodrich’i öldürdükten sonra ölürsem, tehlikesinden kurtulmuş olursunuz ve kumandanlığı içinizdeki bir yiğide vermeniz güç olmaz. Ondan önce ölürsem, bu büyük işi ardımdan siz tamamlayınız.’
Nitekim bu ateşli sözlerden sonra harekete geçen mücahit gaziler önlerindeki düşmanı kahhar bir bozguna uğratmışlar ve İspanya’da Müslümanların hâkimiyetini pekiştirmişlerdir.
Bundan sonra da Endülüs’te büyük bir İslâm medeniyeti kurulmuş ve bu medeniyet asırlar boyu insanlığa adalet ve aydınlık sunmuştu.