EBU YUSUF’UN HARUN REŞİD’E TAVSİYELERİ
Ey müminlerin emiri! Şükürler olsun Allah (c.c.)’a ki, sana büyük bir vazife verdi. O öyle bir vazife ki, sevabı sevapların en büyüğü, cezası da cezaların en büyüğüdür. Allah (c.c.) seni, bu ümmetin işlerine memur etti. Bu vazifenin başına geçtikten sonra artık sen, Allah (c.c.)’ın kendilerine çoban tayin edip idarelerini sana emanet ettiği ve o güdülenler sebebiyle imtihana çektiği ve seni kendilerine hâkim tayin ettiği pek çok insanlar için binalar yaparak, tesisler kurarak, adaleti icra ederek gece ve gündüzlerini tüketmeye başladın. Bina; adalet ve doğruluk harcından mahrum temeller üzerine kurulduğu vakit, Allah (c.c.) o binanın temellerini bozar, yapanların ve yapılmasına yardım edenlerin üzerine yıkar. Bu sebeple bu ümmetin ve reayanın (halkın) işlerinden Allah (c.c.)’ın sana tevdi ettiği vazifeleri ihmal edip haklarının zayi olmasına sebep olma. Çünkü Allah’ın izniyle kuvvet, faaliyet göstermekte (yani doğru ve adil iş yapmakta)’dır.
Bu günün işini yarına bırakma, aksi halde işleri ve hakları zayi etmiş olursun. Ecel emelin önündedir. Ecele iş ve amel ile koş. Çünkü ecel geldikten sonra artık iş ve amel yoktur. Şüphesiz, çobanların efendilerine hesap verdikleri gibi insan yöneticileri de Rab’lerine hesap verirler. O halde günün bir saatinde de olsa Allah (c.c.)’ın sana yüklediği vazifelerde hakkı sahibine ver, adaleti icra et. Zira kıyamet günü Allah (c.c.)’ın katında en mutlu çoban (İdareci), idare ettiklerini en fazla mutlu eden çobandır. Binaenaleyh sen kendin hak yolundan ayrılma, aksi halde güttüğün (yönettiğin) kimseler doğruluktan ayrılırlar. Heva ile (nefse tabi olarak) emir vermek ve öfke ile iş yapmaktan sakın. Biri âhireti, diğeri dünyayı ilgilendiren iki işle meşgul olduğun vakit, âhiret işini dünya işine tercih et. Çünkü ahiret baki, dünya ise fanidir. Allah korkusuyla daima tetikte ol. Yakın ve uzak insanlara Allah (c.c.)’ın emirlerinde eşit muamele et. Allah yolunda ve adaleti tatbikte hiçbir kötüleyicinin kötülemesinden asla korkma.
Daima temkinli ve korkulu ol; zira temkinli olmak dil ile değil kalp iledir. Azabından korkarak ve rahmetinden ümitli olarak Allah (c.c.)’a sığın, çünkü sığınmak ve korunmak korku ve ümit iledir. Kim Allah (c.c.)’a sığınırsa Allah onu korur. Daima iyi bir akibet, gidilen doğru bir yol, hakka ulaştıracak sağlam bir gidiş, zayi olmayacak bir iş, herkesin vardığı bir kaynak ve menba için çalış. Zira eninde ve sonunda varılacak yer, öylesine hak bir varış yeri, o kadar korkunç bir duraktır ki orada yürekler hoplar, bütün hüccetler, ceberutu ile insanları idaresinde tutan sultanın izzet ve celâli önünde değerini kaybeder. O günde bütün mahlûkat Allah (c.c.)’ın huzurunda zillet ve meskenet içinde dururlar. O’nun hükmünü beklerler ve azabından korkarlar. Sanki her şey olmuş bitmiştir.
Kıyamet gününü; o korkunç durak yerini bilip de amel etmeyen, yararlı iş yapmayan kimsenin duyacağı hasret ve nedamet sonsuzdur. Biraz düşünene bunlar kâfidir:
O gün, öyle bir gün ki o günde ayaklar kayar, renkler değişir, kıyam üzere durmak uzar. O günün hesabını vermek son derece çetindir.
Allah Teâlâ Kur’an’ında şöyle buyurur :
“Şüphesiz Allah katında bir gün, sizin sayınızla bin sene gibidir.” (1)
“Bu gün hak ile batılın, iyi ile kötünün, haklı ile haksızın ayrıldığı bir gündür. Sizi de, sizden öncekileri de burada topladık.” (2)
“Şüphesiz, o her şeyin hesabının sorulacağı gün, onların hepsinin buluşacağı bir miattır. (Beklemek yeri, buluşma zamanıdır).” (3)
“Sanki onlar kendilerine vaad edilenleri gördükleri zaman, sevinçlerinden, orada birkaç saat kaldıklarını zannederler.” (4)
Ne müthiş bir ayak kayması ki telâfisi imkânsız. Ne acı bir nedamet ki hiç faydası yok. Bu hayat sadece gece ve gündüzün nöbet değiştirmesinden ibarettir. Durmadan biri diğerinin peşini takip ediyor, gece ile gündüz her yeniyi eskitiyor, her uzağı yakınlaştırıyor, vaad edilmiş her şeyi getiriyor. Allah (c.c.) her nefsi kazandıkları sebebiyle cezalandıracaktır. Şüphesiz Allah (c.c.)’ın hesabı çabuktur.
Allah (c.c.)’a yapış ey halife, Allah (c.c.)’a. Çünkü dünyada kalış çok azdır, halbuki hesap vermek çetindir. Dünya yok olacak ve içindekiler de tükenecektir. Ahiret ise devamlı kalma yeridir. Yarın Allah (c.c.)’a, mütecavizler ve sapıklar yoluna sülûk etmiş olarak mülâki olma. Şunu iyi bil ki kıyamet gününün hakimi, kullarını evlerine, yerlerine ve mevkilerine göre değil ancak amellerine göre muhakeme edecektir. Allah (c.c.) seni ika etti, o halde dikkatli ol. Zira sen; abes olarak yaratılmadın, bu sebeple de başıboş bırakılmayacaksın. Şüphesiz Allah (c.c.) seni yaptıklarından ve içinde bulunduğun durumdan hesaba çekecektir. Bak, düşün, nasıl cevap vereceksin? Bil ki yarın yevm-i kıyamette (kıyamet günü) insanoğlunun, Allah (c.c.) huzurunda ayakları ancak hesaba çekildikten sonra kayacaktır.
Rasûlullah (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Kıyamet gününde dört şeyden sual edilinceye kadar kulun ayakları kaymaz:
1) İlmiyle ne gibi ameller yaptığından,
2) Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden,
3) Malını nerede kazanıp nereye sarfettiğinden,
4) Vücudunu ve sıhhatini nasıl değerlendirdiğinden.”
Ey Mü’minlerin Emiri! Soruların cevabını hazırla! Zira bu gün dünyada bıraktıkların yarın sana birer birer okunur. Hal böyle olunca, şahitlerin huzurunda Allah’la senin aranda geçmiş olan işlerin maskesinin düşeceğini hatırla!
Ey Mü’minlerin Emiri! Sana Allah’ın korumanı istediği şeyleri korumanı, bakıp gözetmeni istediklerini gözetmeni ve vazifeleri Allah rızası için yapmanı tavsiye ederim.
Çünkü sen eğer onları yapmazsan; aslında yürünmesi kolay olan yol sana zorlaşır; gözlerin etrafı görmez olur, alâmetler, işaretler ortadan kalkar; gerçekler kaybolur. O geniş yol, sana daralır, orada bildiklerini tanımazsın fakat tanımadıkları bilirsin. Bu sebeple nefsine mağlûp olmasını değil, muzaffer olmasını isteyen kimsenin husumeti ile nefsine karşı koy. Zira güttütklerini yitiren çoban, eğer dilemiş olsaydı, Allah’ın izniyle onları zayi olmaktan kurtarırdı. Böyle yapmadığı takdirde hayatları korumak ve kurtuluşa ermelerini sağlamakla mükellef bulunduğu şeylerden, helâkına sebep olduklarını tazmin eder. Bu sebeple kurtarması mümkün olanları kendi haline terk ettiği vakit, onları bile bile zayi etmiş olur. Eğer çoban, üzerine vazife olmayan başka şeylerle meşgul olur da, zorluk ve tehlike içinde olanları görmezlikten gelirse felâket kendisine daha çabuk gelir ve kendisine daha çok daha zarar verir. Üzerine aldığı işleri hakkı ile yaptığı vakit çoban orada bulunanların en mes’udu olur. Allah o kimsenin yaptıklarına kat kat karşılık verir.
Ey Mü’minlerin Emiri! Güttüklerinin zarar ve telefine sebep olma! Aksi halde Allah onların haklarını senden alır da, neticede, sen de kendi hak ve sevabını kaybedersin. Bina, ancak yıkılmadan önce tahkim edilir. Şüphesiz Allah’ın, idaresini sana verdiği kimseler hakkında yaptıkların senin lehine, telefine sebep oldukların da senin aleyhine olarak tespit edilir. Allah’ın idaresini sana emanet ettiği kimselerin işlerini unutmazsan, sen de unutulmazsın. Onlardan ve onlara faydalı şeylerden gafil olmazsan, sen de aldatılmazsın. Şu dünyanın bu günlerinde, gönül dilin olan kalbin tesbih, tehlil ve tahmid etmekten; ağzındaki dilin Allah’ı zikir ile hareket etmekten, rahmet peygamberi ve hidayet önderi Allah resûlüne salât ve selâm getirmekten nasibini alsın. Allah Teâlâ rahmet ve ihsanı ile, millet idaresini ellerine alan kimseleri yeryüzünün halifeleri kıldı. Onlara idare ettikleri kimseleri aydınlatacak, aralarında vuku bulacak hadiseleri adaletle karara bağlayacak, hak ve hukuktan şüpheye düşülecek hususları beyan edecek bir nur vermiştir. İdarecilerin yolunu aydınlatacak nur; ancak hadleri yani cezaları tatbik etmek, araştırmaya ve açık delillere dayanmak suretiyle hakkı sahibine vermektir. İyi kişilerin yolunu takip etmek, onların iyi hareket ve prensiplerini devam ettirmek daha tesirlidir. Çünkü iyi âdet ve prensipleri ihya etmek, yaşayan ve asla ölmeyen hayırlardır. İdarecinin zulmetmesi; idare edilenler için bir felâket, itimat ve güvenden yoksun kimselerle yardımlaşıp millet idaresinde onlara dayanması ise bütün halk için bir helâktır.
Ey Mü’minlerin Emiri! Güzel komşuluk etmek ve iyi muamele yapmak suretiyle Allah’ın sana verdiği nimetleri tamamla ve iyilik talebinde bulun. Şükrünü edâ etmek şartıyla nimetlerin çoğalmasını iste. Çünkü Allah Teâlâ Aziz Kur’an’ında şöyle buyuruyor:
-“Eğer şükredersiniz mutlaka, size nimetlerimi çoğaltırım. Eğer nankörlük ederseniz şüphesiz, azabım çok şiddetlidir.” (5)
Allah katında ıslahtan daha sevgili bir şey olmadığı gibi, fesattan daha kötü ve sevimsiz bir şey de yoktur. Masiyetleri irtikap etmek ve kötü işlemek nimetlere karşı nankörlüktür. Milletler arasında nimete nankörlük edip de buna tövbe de etmeyenlerin çoğu, izzet ve şereflerinden mahrum olmuşlar ve Allah, onlara düşmanlarını musallat etmiştir.
Ey Mü’minlerin Emiri! Sana verdiği halifelik sebebiyle ihsan ettiği şeylerde seni kendi nefsine yöneltecek işlere düçar etmemesini, velilerine ve sevgili kullarına gösterdiği inayeti sana da göstermesini niyaz ederim. Zira O, bunların hepsinin sahibi ve bu hususta kendisine rağbet edilen yegâne zattır.
Benim yazmamı emrettiklerini sana yazdım, onları şerh ve izah ettim. Onları iyice anla, mahiyetini idrak et, ezberleyinceye kadar tekrar tekrar oku. Çünkü ben, bu hususta senin için bütün gayretimi sarfederek çalıştım. Allah’ın rızasını göstererek, sevabını umarak ve azabından korkarak senin ve Müslümanların hakkında söylenmesi gerekli söz ve nasihatlardan hiçbir şeyi söylemekten geri durmadım. Ben ümit ederim ki eğer izah ettiklerimle amel edersen bir Müslüman’a veya zımmiye zulmetmekten uzak olarak vergilerini toplamak hususunda Allah seni muvaffak kılar ve reayan sana lâyık olacak şekilde hareket edip salâha kavuşur. Çünkü reayanın salâhı; onlar hakkında hadleri tatbik etmek, zulmü kaldırmak, şüpheli kalan ve tatmin olunmayan hususlarda onlara müracaat, şikâyet ve itiraz hakkı tanıyıp haklarını bizzat kendilerinin müdafaa etmeleri için imkân vermekle olur.
Ben, senin için, bazı güzel ve faydalı hadisler seçerek yazdım. O hadislerde Allah’ın izin ve inayetiyle amel etmeyi arzuladığın şeylere teşvik ve istediklerin hakkında özel izahlar vardır. Allah Zat- ı Alinizi kendisini razı edeceğiniz işlerde muvaffak kılsın, seninle ve senin elinde ümmeti ıslah etsin.