Hz PEYGAMBER (S.A.V.)’İN SİYASETÇİYE TAVSİYELERİ

 

1- Ebu’z-Zübeyr, Tâvus ve Muâz b. Cebel’den naklen gelen bir hadiste Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“İnsanoğlu, Allah’ı hatırlamaktan gayrı, kendisini ateşten daha fazla kurtarıcı bir iş yapmadı.” Ashab, Allah yolunda cihad da mı, ya Rasûlallah dediler. “Allah yolunda cihad da Allah (c.c.)’ı hatırlamak kadar üstün değildir, velev ki parçalanıncaya kadar kılıç sallasın” buyurdular ve üç defa tekrar ettiler.

 

2- Nâfi ve İbni Ömer (r.a.)’den naklen üstadlarımdan bazısı dedi ki; Hz. Ebu Bekir (r.a.) Yezid b. Süfyan’ı Şam’a gönderdi. Onunla beraber iki mil kadar yürüdü. Kendisine; ey Müminlerin halifesi artık dönseniz iyi olur, denilince şöyle cevap verdi: Hayır! Ben Rasûlullah’ın “Allah, kendi yolunda ayakları tozlanan kimseye ateşi haram eder.” buyurduğunu işittim, dedi.

 

3- Muhammed b. Aclân, Ebu Hâzim ve Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayetle dedi ki Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:

Allah yolunda bir sabah ve akşam yürüyüşü, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.”

 

4- Ebe b. Ebi İyaş Enes (r.a.)’ten naklen dedi ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Her kim bana bir defa selâm getirirse Allah ona on selâtı selâm sevabı verir ve on tane günahını affeder.”

 

5- Abdullah b. Es-Sâib ve İbni Mes’ud (r.a.)’dan naklen dedi ki:

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

 

“Allah’ın yeryüzünde dolaşan bir takım melekleri vardır. Onlar ümmetinin salât-ü selâmlarını bana tebliğ ederler.”

 

6- A’meş, Ebu Sâlih ve Ebu Sâid yoluyla Rasûlullah’tan rivayet etti.

Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu:

“Sâhibu’l-karn (İsrâfil) boynuzunu sallamış, yüzünü kapamış, kulaklarını dikmiş ve sûru üfürmekle ne zaman emrolunacağını bekler olduğu halde ben nasıl rahat ederim?”

 

Biz, ‘o zaman ne deriz ya Rasûlallah?’ dedik. “Hasbünallah ve ni’mel vekil. Aleyhi tevekkelnâ” deyiniz, buyurdu.

 

7- Yezid b. Sinan, Âizullah b. İdris’ten naklen şöyle dedi: Şeddad b.

Evs insanlara bir hutbe iradetti. Allah (c.c.)’a hamd ve sena ettikten

sonra dedi ki: Dikkatle beni dinleyiniz. Ben Rasûlullah (s.a.v.) şöyle

derken işittim:

“Şüphesiz hayır, bütün kısımları ve taraflarıyla Cennet’tedir. Şüphesiz şer de bütün kısımları ve taraflarıyla Cehennemdedir. Bilin ki Cennet sevilmeyen şeylerle çevrelenmiş, Cehennem de şehvetlerle çevrilmiştir.

 

Bir kimseye nefisce sevilen kötülük perdelerinden birisi açılır da ona sabrederse Cennet yaklaşır ve cennet ehlinden olur.

 

Yine bir adama şehvet ve heva perdelerinden biri açılır da ona yaklaşırsa ateşe yaklaşır ve cehennem ehlinden olur. Haydi, ancak hak ile hükmedilecek bir gün için hak ile amel ediniz. Böyle yaparsanız hak menzillerine koşmuş ve konmuş

olursunuz.”

 

8- el-A’meş, Yezid er-Rakkâşi ve Enes’ten naklen şöyle anlattı:

 

Rasûlullah (s.a.v.) Mi’raç için yürütüldüğü ve göğe yaklaştığı vakit bir uğultu işitti. Ey Cebrail, bu nedir? Diye sordu. Cebrail, Cehennem’in kenarından atılmış bir taştır. O taş yetmiş seneden beri düşüyor, şimdi de dibine ulaştığı andır, dedi.

 

9- el-Ameş, Yezid er-Rakkaşi ve Enes’ten naklen dedi ki, Rasûlullah

(s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Cehennem ehline ağlamak imkânı verilir, gözyaşları kesilinceye kadar ağlarlar. Sonra tekrar, gözyaşları yüzlerinde bir yarık meydana getirinceye kadar ağlarlar.”

 

10- Ebu Sâid el-Hudri’den rivayetle, el-Hudri dedi ki:

Ben Rasûlullah (s.a.v.) şöyle derken işittim:

“Cehennemin üstüne sırat köprüsü kurulur, üzerinde çakır dikene benzeyen dikenler vardır. Sonra insanlar geçmek isterler.

 

Geçenler arasında kurtulup selâmete erenler, yaralananlar, sonra sadece kurtulanlar hapsolunup kalanlar ve içine düşenler vardır.”

 

11- Sâid b. Müslim, Amir Abdullah b. Zübeyr, Avf b. Haris ve Hz. Aişe (r.a.) yoluyla gelen bir hadiste Hz. Aişe (r.a.) şöyle nakleder: Rasûlullah (s.a.v.),

     

“Ey Aişe; değersiz sayılan amellerden sakın, zira bunların da Allah yanında bir talibi vardır.” Buyurdu.

 

Berâ (r.a.) dedi ki: Bir cenazede Rasûlullah (s.a.v.) ile beraberdik, kabre vardığımız vakit Rasûlullah (s.a.v.) dizleri üzerine çöktü ben etrafını dolaştım ve önünde durdum. Toprağı ıslatıncaya kadar ağladı. Sonra şöyle dedi: “Ey kardeşlerim, böyle bir gün için hazırlıklarınızı yapınız.”

 

12- Malik b. Miğvel, el-Fadl, Ubeyd ve Umayr’den naklen dedi ki: Kabir der ki:

Ey Ademoğlu, benim için ne gibi hazırlıklar yaptın? Sen bilmiyor muydun ki, ben gurbet, kurt ve yalnızlık eviyim?

 

Muhammed b. Amr, Ebu Seleme’den o da Ebu Hureyre’den rivayetle Rasûlullah (s.a.v.) Kudsî hadisinde şöyle buyurdular: “Allah buyurdu ki, salih kullarıma hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbinden dahi geçmeyen nimetler hazırladım. Dilerseniz, “Hiçbir nefis, yaptıklarının karşılığı olarak göz aydınlatıcı nimetlerden kendilerine neler sakladığını bilemez…” âyetini okuyunuz. Cennet’te bir ağaç vardır ki, binekli kişi gölgesinde yüz sene yürür ve onu bitiremez. Şüphesiz Cennet’te bir kırbaç boyu yere sahip olmak, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Dilerseniz “Her kim Cehennemden uzaklaştırılıp Cennet’e konulursa kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı ancak gurur metaıdır” âyetini okuyunuz.”

 

13- Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Bana, insanların en sevgilisi ve kıyamet gününde mekân bakımından en yakın olanı, adaletle hükmeden bir reistir. Kıyamet gününde bana insanların en sevimsizi ve en fazla azap görecek olanı ise zalim idarecilerdir.”

 

14- Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Allah bir millete hayır murat ettiği  vakit, onların idaresini yumuşak kimselere tevdi eder ve mallarını da cömert kimselerin eline verir. Yine Allah bir millete kötülük murat ettiği vakit, onların idaresini, sefih kimselere tevdi eder ve mallarını da cimri kimselerin eline verir. Ey insanlar! Her kim ümmetimin idaresini eline alır da ihtiyaçlarında onlara rıfk ile muamele ederse Allah onun ihtiyaçlarını rıfk ile giderir. Her kim onların ihtiyaçlarına sed çekerse Allah da onun ihtiyaçlarına sed çeker.”

 

15- Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şüphesiz imâm (devlet reisi, idareci), peşinde harbedilen ve kendisiyle korunulan bir kalkandır.

 

Eğer Allah (c.c.) korkusuyla emredip adalete hükmederse bu hareketleri sebebiyle onun için pek büyük ecirler vardır. Adalet ve Allah korkusundan gayri işlerle meşgul olursa kötü hareketlerinin günahı kendisine yüklenir.”

 

16-Yahya b. Said, el-Haris b. Ziyâd el-Hımyerî’den şöyle rivayet eder: Ebu Zerr, emirlik ve kumandanlık hakkında Rasûlullah’a sordu. O da   şöyle cevap verdi: “Sen zayıf bir kimsesin, o bir emanettir. Emirlik ve reislik; üzerine aldığı vazifeleri hakkıyla eda edenler hariç kıyamet gününde bir rüsvaylık ve nedamettir.”

 

17- Ümmü Hüsayn (r.a.) şöyle nakleder: Rasûlullah (s.a.v.)’ı elbisesini toplamış ve koltuğunun altına almış olarak gördüm. O vaziyette şöyle diyordu:

 

“Ey insanlar Allah’tan korkunuz, emirlerini dinleyip itaat ediniz, sizin üzerinize simsiyah Habeşi bir köle tayin edilmiş olsa bile onu dinleyiniz ve ona itaat ediniz.”

 

18- A’meş, Ebu Salih ve Ebu Hüreyre yoluyla Peygamber’den şöyle rivayet etti. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu:

 

“Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiştir. Kim imama (reise) itaat ederse bana itaat etmiştir. Bana isyan eden Allah’a isyan etmiş, imama (reise) isyan eden de bana isyan etmiştir.”

 

19- Mutarrif b.Tarif, Ebu’l-Cehm, Halid b. Vehban ve Ebu Zerr’den naklen şöyle rivayet etti: Rasûlullah (s.a.v) buyurdu: “Her kim cemaatten ve İslâmdan bir karış uzaklaşırsa boynundaki İslâm bağını koparmıştır.”

 

20- Muhammed b. İshak, Abdüsselâm, Zührî, Muhammed b. Cübeyr ve babasından şöyle rivayet etmiştir:

- Rasûlullah (s.a.v.) Mine’nin Hayf semtinde olduğu bir sırada kalktı ve şöyle buyurdu : “Benim sözümü işitip de duyduğu gibi nakleden kimsenin Allah yüzünü ak etsin. İlim yüklenip nakleden öyle kimseler vardır ki âlim değildir. Nice âlim kimseler vardır ki, duyduklarını kendilerinden daha âlim olanlara naklederler. Üç haslet vardır ki, mümin kişinin kalbi onlarda aldanmaz, yani kötülüğe sapmaz: Yaptıklarını Allah için yapmak, Müslümanların âmirlerine doğruca nasihat etmek, cemaate devam etmek. Zira cemaatin duası ferdi kötülüklerden korur.”

 

21-Gaylan b. Kays el-Hamdânî, Enes b. Malik’ten naklen söyle demiştir: ‘Rasûlullah’ın ashabından olan büyüklerimiz bize âmirlerimize sövmememizi, onlara karşı hilekârlık etmememizi, asi olmamamızı, Allah’tan korkup sabretmemizi emrederlerdi.’

 

22- İsmail b. İbrahim b. Muhacir, Vail b. Ebi Bekr’den naklen der ki, Hasan-ı Basri’nin şöyle dediğini duydum: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Valilere, yani sizi idare eden büyüklerinize sövmeyiniz. Çünkü   onlar eğer iyi muamele ederlerse onlara sevap, size teşekkür gerekir. Zira idarecilik bir hikmet (cezalandırmak suretiyle mükâfat vermek)’tir ki, Allah dilediği kullarını o yoldan imtihan eder.

 

Allah’ın hikmetini öfke ve isyan ile karşılamayınız. Onu sabır ve tahammül ile karşılayınız.”

 

23- A’meş, Zeyd b. Vehb ve Abdurrahman b. Abdi Rabbil Ka’be’den rivayet etti. Abdurrahman şöyle dedi: Kâbe’nin gölgesinde oturmuş ve başına insanlar toplanmış olan Abdullah b. Ömer’in yanına vardık ve onun şöyle dediğini duydum: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir imama biat edip de elinin kuvvetini, kalbinin semeresini veren kimse gücü yettiği nisbette ona itaat etsin. Eğer bir başkası gelir de ona karşı muârazada bulunursa o kimsenin boynunu vurunuz.”

 

24- Mekhul ve Muaz b. Cebel’den rivayetle Rasûlullah (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğunu naklettiler: “Ey Muaz! Her Emire itaat et. Her imamın arkasında namaz kıl. Ashabımdan hiç kimseye sövme.”